27 Kasım 2010 Cumartesi

Lutter & Wegner - Berlin / Almanya

Küçük Berlin kitabımızda önerilen restoranlardan birisi de şehrin çeşitli yerlerinde bulunan Lütter & Wegner adlı restorandı. Değişik şarap, peynir ve salam çeşitlerinin sunulduğu bar/şarküteri formatında bir yer olarak anlatılan bu mekana uğramanın bir zorunluluk olduğuna daha uçağa binmeden karar vermiştik bile.

Soğuk bir öğlen günü Fransözicher Garten bölgesinde yürürken burada bulduğumuz şubelerine girmeye karar verdik. Ancak girdikten sonra menülerini ve ortamı görünce buranın atıştırmalık peynir&şarap yapılacak bir yer değil de normal bir restoran olduğunu düşünüp biraz şaşırdık. Menüde bulunmamasına rağmen garsona peynir tabağı istediğimizi belirtince garson yanlış geldiğimizi ve yan taraftaki salona geçmemiz gerektiğini bildirdi bize. Tekrar dışarı çıkmamamız için de bizi mutfaktan yan tarafa geçirdi.

Yan taraf duvarları kocaman ahşap kütüphanelerle dolu sessiz bir oda gibiydi. Buranın bir kütüphaneden tek farkı rafların kitaplarla değil envai çeşit şaraplarla doldurulmuş olmasıydı.


Menüde çeşit çeşit peynir ve salam tabakları mevcuttu. Bir menüden daha çok bir kitap gibi gözüken şarap menülerinde de dünyanın neredeyse her bölgesinden ve bir çok farklı yıllardan epey çeşit şarap vardı. Bu menüdeki şaraplar sadece şişe ile satılıyordu. Bir gün önce delish.com sitesinden "20 doların altında en iyi 20 şarap" listesini indirmiştim. Bu listedeki şaraplardan menüde bulabilsek alacaktık ama bulamadık malesef. Yemek menüsünde de kadehle satılan şaraplar vardı.

Biz çok aç olmadığımız için ve gün boyunca farklı yerlerde farklı yemekler tatmak şeklinde bir strateji izlediğimiz için "çok az olmayanlar için 2 kişilik paynir & salam tabağı" ve iki kadeh te spaetburgunder sipariş ettik.


Keyifli bir deneyim olduğunu söyleyebilirim. Farklı şaraplar denemek ve keyifli bir mola vermek için ideal bir mekan. Fiyatla makul ancak eski yıllara ait şaraplar pahalı. Biz 2 kadeh şarap, ortaya söylemiş olduğumuz tabak ve bir soda için 37.50 € ödedik.

19 Kasım 2010 Cuma

Prater - Berlin / Almanya

Zamansızlıktan dolayı kasım ayındaki 9 günlük bayram tatili için program yapmakta gecikince kendimizi tatilden 1 hafta kadar önce "acaba nereye ucuz uçak bileti kalmıştır?" derken çeşitli havayolu şirketleri web sitelerinde dolaşırken bulduk. Bir kaç sorgulama sonucunda Berlin'de karar kıldık.

Herhangi bir yere seyahat ettiğimizde en önemli konu nerede yemek yeneceğine karar vermek olduğu için ve seyahate 2 gün kala hala bu konuyla ilgili herhangi bir çalışma yapmamış olduğumuz için, bir kitapçıdan uçakta okumak üzere ince bir Berlin kitabı aldım ve uçakta tüm restoran önerilerini satır satır okudum. Kısa bir liste oluşturduktan sonra ilk gün otel odasında biraz da internetten araştırma yapıp Prater'de aralık ortasına kadar kaz günleri olduğunu okuyunca ilk akşam yemeği için rotamız belli oldu.

Prater (www.pratergarten.de) Kastenienallee 7-9 numaralarda bulunuyor. Kocaman bir bahçesi, upuzun bir barı mevcut. Genel olarak sıcak bir ortam. Biz Pazartesi akşam gitmiş olmamıza rağmen masaların çoğu doluydu.

Biz bir porsiyon kaz, bir porsiyon sığır ve bir şişe de şiraz sipariş ettik.

Patates püresi, ıspanak ve kırmızı lahana ile servis edilen kaz oldukça lezzetliydi. Kırmızı lahananın bu tür etlerle uyumunu her zaman başarılı bulmuşumdur, bir kere daha aynı tespitte bulundum. Et çok güzel pişirilmişti ve herhangi bir çabaya gerek bırakmadan kemiğinden kendi kendine ayrılıyordu. Top şeklinde sunulan patates pürelerinin kıvamı sakız gibiydi. Nasıl o hale getirildiklerini anlamadım ama etin sosuyla çok güzel bir ikili oluşturdukları kesindi.


Patatesle ve yine kırmızı lahana ile servis edilen sığır eti ise sarma şeklindeydi ve içerisinde çeşitli sebzeler vardı. Nedense sığır etinin tadını az yağlı güzel bir ızgara köfteye çok benzettim ben.


Gecenin tek çok da başarılı olmayan seçimi vin de pays sınıfıdan olan şiraz oldu. Şarabın adını hatırlamıyorum ancak menüdeki tek şiraz oydu, biz de tam gövdeli bir kırmızı içmek istediğimiz için onu sipariş etmiştik. Sonuçta tam gövdeden uzak, epey hafif ama idare eder bir deneyim oldu.

Özetlemek gerekirse Prater aç karna soğuk bir ormanda sıcacık şöminenin yandığı bir evin salonuna girmek, ev sahibinin o gün avlayıp ateşte pişirdiği etleri yemek ve aynı evin salonundaki kalabalığın yüksek volümlü kahkahalarına katılmak şeklinde güzel bir deneyim oldu. Bu deneyimin karşılığında da gayet makul olduğunu düşündüğüm bir bedel ödedik.


:)

Merhaba Dünya

Yıllardır aklımdan gelip geçen sonra tekrar gelip tekrar giden fikirlerden biri olan bu bloğu hayata geçirmek için uzun süre bekledim. Bugün akşamüzeri cin toniği esnasında internette dolaşırken kendimi bir anda blogger sitesinde bulunca olaylar hızlı bir şekilde gelişiverdi ve bir anda bu satırları yazarken buldum kendimi.

Bloğun ana fikri şu dünyada yapmaktan en çok keyif aldığım aktivitelerden ikisi, yemek ve içmek. Amacım yemek ve içkiyle ilgili acemi deneyimlerimi paylaşmak. Günümüzün her şeyi internetten paylaşma çılgınlığının küçücük bir parçası bu blog. Benim için basit ama keyifli bir hobi. Dilerim sizin için de okumak keyifli olur.